Archive | June, 2010

Canavarlar yanıbaşımızda!

16 Jun

Haftalar sonra gelen ilk yazımda hunharca internetteki sansürden ya da vuvuzela işkencesinden bahsedeceğimi sanan sevgili okur: Yanılmaktasın. Sana hayatımızın tamamına yayılan ve insanı ufak ufak kemiren bir çeşit beladan, daha doğrusu iki çeşit canavardan bahsedeceğim. Kablo dolayan canavarı ve Tek kaçıran canavarı. İnsanı kısa süreli ama etkisi büyük sinir buhranına sevk eden bu görünmez varlıklar, her an yanıbaşımızda ve çok tehlikeli.. Vallahi!

Kablo dolayan canavarı: Habitatları genellikle çantalardır. Mp3 playerdan, şarj aletine ve hatta -neden çantanıza girdiyse- adaptöre kadar, maalesef kablolu tüm eşyalarınız bu varlığın himayesine girmiştir.

Örneğin, Taksime gitmek için hazırlandık sayın okur. Mp3 playerımızı, kulaklıkları düzgünce aletin etrafına sarmak suretiyle attık çantaya, çıktık evden. Bak çok uzağa gitmeyelim, daha asansörden inip evin kapısından çıktık, o derece kısa süreden bahsediyorum. O Mp3 player’ı çantadan çıkarmak için hamle yaptığın anda neyle karşılaşıyorsun? Birbirine dolanmış, 3 düğüm 5 bukle olmuş bir kulaklık! İstesen o kadar karıştıramazsın bir kabloyu, inan. Ondan sonra evin kapısı önünde başlayıp otobüste metroda devam eden kablo açma harekatı, sinirden oynayan kaş göz, bir dolu küfür. Başarıya ulaştığın anda kafanı kaldırıp bir bakarsın, Taksim.

Teknoloji buna kablosuz kulaklık ya da minik kulaklık çantasıyla çözüm getirmeye çalışsa da sorunun kaynağını bulmadan çözüme ulaşmak imkansız pek tabi.

P.S: Bu canavarın uzun kolyelerde de etki gösterdiği bilinmektedir.

Tek kaçıran canavarı: Genellikle evlerimizde yaşayan bu canavarların yerleri tam olarak bilinmese de çekmecelerde, çamaşır makinalarında ve küçük kutularda konuşlandığı sanılmaktadır. Özel çalışma alanları küpeler ve çoraplar olup, kaçırdıkları tekleri sonsuzluğun derinliklerine gömerler. Ya da başka şeyler yaparlar ama biz bilemeyiz tabi.

Arkadaşım ben o çorabı bir çift halinde makinaya atıyorum, orası kesin. Ha asarken tam dikkat etmiyorum ama genelde çift halinde asıyorum, yani büyük ihtimalle öyledir. Çamaşırı toplarken bakıyorum, o çorabın teki yok. Nasıl olur, nereye gider, biri bana izah etsin Allah aşkına. Evdeki tek çorapları değerlendireceğim diye Derya Baykal izler oldum, kafamda fırçayla geziyorum.

Aynı şey küpeler için de geçerli. Alıyorum güzelim küpeyi, daha 1 ay geçmeden hop, teki kayıp. 2 si birden de değil, sadece 1 tanesi. Küpe teklerim ve ben “Yenisini al, kaybet, yenisini al” döngüsünün bir yerde biteceği ümidiyle yaşıyoruz.

Bakın tekrar söylüyorum. Bunlar tehlike sinyalleri, bu canavarlar kıyamet alametleri, devlet buna bir şey yapması lazım, dur diyelim, örgütlenelim, yürüyüş yapalım, vuvuzela çalalım. Ah dayanamadım, yine vuvuzela dedim görüyor musun?